KONFERANS SOSYAL MEDYA VE GENÇLİK – 06.05.2017
Prof. Dr. Burhanettin CAN / YAGEV
Yaygın Eğitimi Geliştirme Vakfının düzenlemiş olduğu, “UYUŞTURUCU KISKACINDA GENÇLİK” konulu konferansta konuşan Burhanettin Can, özelde aile içi ilişkilere, genelde ise ülke meselelerine değinerek, gençliğin çağımızdaki konumunu değerlendirdi. Konuşmasında meselelere “kuş bakışı” bakmayı öneren Can, sözlerine şöyle devam etti:
“Gençlerle istişare edin ki onların yeni fikirleri var. Ancak öncelikle şunu belirtmeliyim ki, test sistemi analitik düşünmemize mani oluyor. Kısa hızlı ve birkaç dakika içerisinde cevaplama yapıp en yüksek puanı alma kavgası veriliyor. Meseleler kodlanmış test soruları haline geldiği için sebepler tartışılamıyor, konuşulamıyor ve bu da analitik düşünmeye mani oluyor. Bütünden ziyade parçalar üzerine gidiliyor.
Birçoğumuzun bildiği, Hindistan’da yapılan bir deneyi burada hatırlamakta fayda vardır. Bu deneyde ağmaların eşyayı nasıl algıladığı araştırılıyor. Ağmaların önlerine bir fil getirmişler ve dokunmalarını istemişler ve dokundukları şeyin ne olduğunu sormuşlar. Ağmalardan her biri filin bir yerlerinden tutmuş ve onu anlamaya çalışmışlar. Filin bacaklarına dokunan, onun bir kalın sütun olduğunu söylemiş. Hortumuna dokunan, bu su borusudur demiş. Filin dişlerini tutan, bu bir mızraktır demiş. Kulaklarını tutan, onun yelpaze olduğunu söylemiş. Bir diğeri filin gövdesine dokununca bu bir ağaçtır demiş. Dolayısıyla bütün ortadan kaybolmuş ve parçalar öne çıkmış. Gerek İslam coğrafyasında gerekse Türkiye’de, bu açıdan meseleleri ele alırken, olaylara “KUŞ BAKIŞI” bakmalıyız ve fakat kuş gibi anlamamak şartıyla. Türkiye’deki tüm toplumsal olaylara öncelikle yukardan bir bakışla bakmalı ve daha sonra ayrıntıya girmek durumundayız. Öyleyse olayların bütününü gördüğümüz takdirde birbirimizi anlamamız daha kolay olacaktır.
Konumuzla ilgili Hz. Peygamber döneminden bir misal vermek istiyorum. Hz. Peygamber bir gün sahabesiyle sohbet ederken ufukta abartılı bir bulut görüyor ve hüzünleniyor. Çevresindeki dostları, sahabesi Allah Resulüne: “ey Allah’ın Resulü neden hüzünleniyorsun; o bize rahmet getiren bir buluttur” diyorlar. Hz. Peygamber buna karşılık sahabesine şunu söylüyor: “onun bize rahmet mi yoksa azap mı getirdiğini bilmiyorum”
İşte Türkiye’de de aynı psikolojiyi yaşıyoruz yani yukarıdaki örnekte olduğu gibi, hep hoşumuza giden şeyleri duymak ve görmek istiyoruz ve olumsuzlukları örtmeye, kapatmaya çalışıyoruz. Tıpkı, Bektaşi’nin içkili iken namaza yaklaşmayın ayetinin işine gelen kısmını aldığı gibi.
Dolayısıyla olayları ele alırken, en olumludan en olumsuza kadar bütün ihtimalleri ele almak durumundayız. Böyle yaptığımız takdirde, olası riskleri minimize indirip, tedbirli hareket etmiş oluruz. O sebeple yaşanılan olaylarda yem olmakla yem görmek veya yemek arasındaki farka dikkat etmemiz gerekmektedir.
Bunun yanı sıra sosyal olayları incelerken ve özellikle aileyi ilgilendiren sorunları ele alırken, AİLENİN İÇ DİNAMİKLERİNİ, Aileye etki eden DIŞ DİNAMİKLERİ ve eğer sosyal olaylar söz konusu ise de ülkenin kendi iç dinamiklerini ve bölgeyle olan etkileşiminde oluşacak dış dinamikleri (BÖLGESEL-KÜRESEL) göz önüne almak durumundayız. Bu dinamiklerin kesişim yeri BARIŞ ortamıdır ve bu durum her iki tarafın da menfaatinedir.
Buradan yola çıkarak, Aile içerisindeki yaşanan hadiselerde şöyle bir ilkeyi esas edinebiliriz:
AİLE ORTAMI İÇERİSİNDE, AİLE BİREYLERİNİN TÜMÜNÜN MENFAATİNİ KAPSAYAN VE ORTAK BİR ÇÖZÜMLE ŞEKİLLENEN GELECEĞİ İKAME ETMEK.”
YAGEV / YAYGIN EĞİTİMİ GELİŞTİRME VAKFI – Ankara 06.05.2017